LATİN AMERİKA’YI DÖNÜŞTÜREN LİDER

C29

07.03.2013 Milliyet’te yayınlanan yazımdan…

Dünya siyasetinin son yıllardaki en etkili, önemli ve renkli isimlerinden Venezuela Devlet BaÅŸkanı Hugo Chavez, salı günü iki yıldır kansere karşı verdiÄŸi savaşı kaybetti. Olay yaratan açıklamalarıyla gündemden düşmeyen, “diktatör” olduÄŸuna kadar varan hakkındaki eleÅŸtirilerle tartışma yaratan Chavez, hayata geçirdiÄŸi sosyal ve ekonomik reformlarla ülkesinde ilkleri gerçekleÅŸtiren lider oldu. Küba’nın eski lideri komünist Fidel Castro‘yla olan yakın iliÅŸkisi ve Latin Amerika’nın diÄŸer liderleriyle geliÅŸtirdiÄŸi güçlü iÅŸbirlikleri Chavez’in bölge açısından kritik bir öneme sahip olmasını saÄŸlamıştı.

Televizyonda iki dakika

1999 yılında Venezuela’nın Başkanı olarak göreve başlayan Hugo Chavez, Latin Amerika’nın en çok tartışılan liderlerinden biri olarak çoğu zaman dünya gündemini belirledi. 1992’de gerçekleştirdiği başarısız darbe girişiminden sonra televizyona çıkmasına izin verilen Chavez’in yoldaşlarına hitap ederek gerçekleştirdiği konuşması sadece iki dakika sürdü. Fakat bu iki dakika, Chavez’in Venezuela siyasi gündemine etkili bir lider olarak dönmesine yetmişti. Ülkenin yozlaşmış siyasi çehresinden usanan vatandaşlar, televizyon ekranından yaptığı hatayı kabullenen ve daha fazla kan dökülmeden bu girişimin sonlandırılması gerektiğini söyleyen adama kucak açtılar.

Bolivar Devrimi

Chavez, 1998’de seçilene kadar Venezuela’yı karış karış gezdi. BaÅŸkan olduÄŸunda ise saÄŸlık ve eÄŸitim reformları yapmayı, ülkedeki yolsuzlukların önüne geçmeyi, petrol geliri üzerinde hakimiyet kurmuÅŸ oligarÅŸiyle savaşıp bu ülkenin yoksullarına kulak vermeyi vaat ediyordu. Chavez’in “21. Yüzyıl Sosyalizmi” ya da “Bolivar Devrimi” olarak nitelendirdiÄŸi deÄŸerlerine Chavismo adı da verildi. Chavez, diÄŸer Latin Amerika ülkelerini de etkileyen devrimin Venezuela’da tam olarak oturması için ülkenin zamana ihtiyacı olduÄŸunu söylemiÅŸti. Chavez liderlik karizmasıyla bu ÅŸemsiye altında birçok Latin Amerika ülkesini de birleÅŸtirdi. Kimilerine göre gerçekleÅŸtirdiÄŸi sosyal reformlarla vazgeçilemeyecek ve çok sevilen bir lider iken kimileri Chavez’i otoriter olarak niteledi. Chavez’in güçlü kiÅŸiliÄŸinin yokluÄŸu, Venezuela’yı da Latin Amerika’yı da ciddi bir ÅŸekilde etkileyecek.

HUGO CHAVEZ’İN HAYATI

Beyzbol sevdalısı

Chavez, 1954 yılında Sabaneta kasabasında altı erkek kardeşin ikincisi olarak dünyaya geldi. Gençlik yıllarında Simon Bolivar ve Karl Marx’ın öğretilerini anlatan tarihçi Jose Esteban Ruiz Guevara’dan etkilendi. 1971 yılında, asker olmak için değil, iyi beyzbol koçları olduğu için Caracas’taki Venezuela Askeri Akademisi’ne girdi. Chavez o yıllarda beyzbolcu olmayı istiyordu. Fakat profesyonel olacak kadar bu sporu iyi yerine getiremeyince akademide kalmaya devam etti.

Sosyalist gerillalarla savaÅŸ

Askerlikteki ilk görevi, ülkenin o zamanlar mücadele etmekte olduğu sosyalist gerillalara karşı savaşmaktı. Fakat zaman geçtikçe Chavez onları düşman olarak görmek yerine, daha iyi bir yaşam için mücadele eden çiftçiler olarak algılamaya başladı. 1977 yılında kardeşi Adan’ın da gerillalarla beraber olduğunu öğrendiğinde askerliği bırakmayı düşünse de sonradan kalması gerektiğine karar verdi.

Politikaya geçiş

Chavez, bazı asker arkadaşlarıyla beraber Güney Amerikalı bağımsızlık lideri Simon Bolivar’dan esinlenen, Devrimci Bolivar Hareketi adında gizli bir örgütlenme oluşturdu. Bu hareket 1992 yılında Başkan Carlos Andres Perez hükümetine karşı darbe düzenlemeye kalkıştı, fakat başarısız oldu. 18 kişinin öldüğü ve 60 kişinin yaralandığı darbe girişimi, Chavez’in vazgeçmesiyle sona erdi. Chavez hapse atıldı. Chavez içerideyken yoldaşları kasımda bir darbe girişiminde daha bulundular, fakat tekrar başarısız oldular. 1994 yılında afla serbest bırakılan Chavez, Venezuela siyasi çehresini tamamen değiştirmek üzere askeriyeden politikaya transfer oldu ve Beşinci Cumhuriyet Hareketi Partisi’ni kurdu.

DeÄŸiÅŸim sinyalleri

Chavez 1998 yılında baÅŸkan seçilirken eski Venezuela düzeni parçalanıyordu. Venezuela diÄŸer Güney Amerika ülkelerinin aksine 1958’den beri delinmeyen bir demokrasiyle yönetilme unvanına sahipti, öte yandan iktidarı dönüşümlü olarak ele geçiren iki parti de yozlaÅŸmış bir sistemi yönetmek ve yolsuzlukla suçlanmaktaydı. Chavez ise sosyal politikalarda devrim yapma sözüyle yönetime geldi. Petrol gelirlerini elde eden yönetici oligarÅŸisini suçluyor ve uluslararası kapitalin oyuncuları olarak tanımlıyordu. “İsa’nın yolundan yürümemekle” itham ettiÄŸi kilise liderlerinin ise yoksulun karşısında yer aldığını, zengini desteklediÄŸini söylüyordu.

Otoriterlik tartışmaları

Seçilmesiyle beraber büyük bir desteÄŸe sahip olduÄŸunu bilen Chavez, yasama, yürütme ve yargı üzerindeki kontrolünü artıran bir anayasayı devreye soktu. GerçekleÅŸtirdiÄŸi sosyal reformlar yoksulların sevgilisi olmasını saÄŸlarken Küba‘yla yakın iliÅŸkileri ve ABD karşıtı politikası toplumun bazı kesimlerinden tepki görmesine yol açtı. Basın bağımsızlığını engellemeye yönelik giriÅŸimleri, diktatör oldukları iddia edilen Irak, İran ve Libya liderleri ile yakın iliÅŸkileri Chavez’in otoriterlik ile suçlanmasına yok açtı. DiÄŸer yandan Chavez vatandaÅŸlarla birebir iletiÅŸimini yitirmiyor, “Alo BaÅŸkan” televizyon programında her hafta ekrana çıkarak vatandaÅŸlardan gelen telefonlara direkt cevap veriyordu.

Chavez’e karşı darbe giriÅŸimi

2002 yılında Chavez’e destek yüzde 30′a inmiÅŸti. Aynı yıl 11 Nisan günü BaÅŸkanlık Sarayı’na “Chavez istifa” sloganlarıyla yürüyen yaklaşık bir milyon muhalif ile Chavez destekçileri arasında çatışma çıktı ve iki taraftan da ölenler oldu. Bunun üzerine gerçekleÅŸtirilen askeri darbe Chavez’in hapse girmesine yol açtı. Ülke yönetimine getirilen iÅŸ adamı Pedro Carmona‘nın demokratik kurumları ortadan kaldırması ise orduyu korkuttu. Bu yüzden ertesi gün askerler Chavez’in yardımcısı Diasdado Cabello‘yu hükümetin başına geçirdi, Cabello ise ivedilikle yönetimi Chavez’e devretti. Chavez’in yandaÅŸları ve muhalifleri arasındaki kutuplaÅŸma güçlenirken, muhalefetin her hareketi Chavez’i daha da güçlendirdi.

ABD karşıtı

Chavez düzenlenen bu darbe giriÅŸiminin arkasında ABD’nin olduÄŸunu iddia etti. 11 Eylül saldırılarından sonra eski ABD BaÅŸkanı George W. Bush’a yönelttiÄŸi “teröre terörle karşılık veriyorsunuz” sözleri iki ülkenin zaten iyi olmayan iliÅŸkilerini daha da zora sokmuÅŸtu. Chavez’in 2006′da düzenlenen BirleÅŸmiÅŸ Milletler Genel Kurulu‘nda Bush’tan bir gün sonra kürsüye çıkarak “Åžeytan dün buradaydı. Kükürt kokusunu hala alabiliyorsunuz” demesi olay yaratmıştı. Chavez’in Bush’a “eÅŸek” demesine de tüm dünya ÅŸahit oldu.

Petrol politikası

Chavez’in ilk baÅŸkanlık dönemindeki destek oranı yüzde 80′di. Ülkenin en büyük ulusal zenginliÄŸi petrol gelirlerini halka dağıtma söylemi bunun arkadasındaki en büyük etmendi. Chavez, petrol kaynaklarını ve birçok ÅŸirketi kamulaÅŸtırdı. Küba, Nikaragua ve Uruguay‘a ucuz petrol sattı. Hatta Chavez’in bu yardımı Venezuela’nın en büyük dördüncü petrol tedarikçisi olduÄŸu ABD’nin yoksul eyaletlerine de sıçradı. Arjantin’e de geçirdiÄŸi ekonomik buhran sırasında ucuz petrol satan Venezuela’nın bu yardımına karşın Küba’dan eÄŸitimli insan gücü takviyesi geliyordu.

Sosyal ve ekonomik reformlar

Chavez, petrolden elde edilen geliri sosyal programlar geliştirmek, devlet eliyle işletilen yiyecek pazarları kurmak, kamu barınakları, bedava sağlık merkezleri ve eğitim programları oluşturmak için kullandı. Başkanlığı sırasında yoksullukta düşüş yaşandı. Diğer yandan Chavez elektrik ve telekomünikasyon gibi önemli sektörleri de özelleştirdi.

Latin Amerika bölge oluşumları

Marksist bir ideolojiye sahip olan Chavez, bölgede güçlü bir ekonomik birliktelik yaratarak Avrupa BirliÄŸi ve ABD‘ye direnmeyi hedefliyordu. Bunun için 2004 yılında Fidel Castro ile birlikte Latin Amerika için Bolivarcı Alternatif’i (ALBA) kurdu. 2005 yılında ise bölge enerji birliÄŸini teÅŸvik eden PetroCaribe‘yi oluÅŸturdu. Bolivya Devlet BaÅŸkanı Evo Morales‘in de desteklediÄŸi bu iki oluÅŸum, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu‘nun (IMF) dayattığı politikalara direndiÄŸi için bölgenin diÄŸer ülkelerinden büyük destek gördü.

Özel hayatı

Resmi olarak iki kere evlenen Chavez, çapkınlığıyla tanınıyor ve Casanova olarak adlandırılıyordu. Şarkı söylemeyi seven karizmatik lider, birçok kadınla kurduğu ilişkiyle gündeme geldi. Evlilikleri sırasında da başka kadınlarla birlikte olduğu yönünde dedikodular çıktı. İki evliliğinden dört çocuğu olan Chavez, iki kızı sayesinde dede de oldu.

Kanser teşhisi ve son seçim

Haziran 2011′de Chavez’in Küba’da kanser tedavisi gördüğü açığa çıktı. Kanseri hakkında ayrıntılar açıklanmazken Chavez’in tekrar seçilmek için yeteri kadar güçlü olup olmadığı merak ediliyordu. 2012′nin Mayıs ayında BaÅŸkan’ın kanserle yürüttüğü savaşı kazandığı açıklandı. Muhalefet lideri Henrique Capriles Radonski‘ye karşı yürüttüğü seçim kampanyasını Ekim 2012′de yüzde 10′luk bir farkla kazandı. “Daha Venezuela’da gerçekleÅŸtirdikleri sona ermediÄŸi için Tanrı’ya kendisini almaması” için yalvaran Chavez’in kanserinin nüksettiÄŸi belirtildi. Aralık ayında tedavi için tekrar Küba’ya giden Chavez’in saÄŸlık durumu hakkında çeÅŸitli spekülasyonlar ortaya çıktı. Åžubat ayında ülkesi Venezuela’ya geri dönen “Presidente” 5 Mart günü hayatını kaybetti.

Chavez’in hayatındaki dönüm noktaları

Temmuz 1954: Hugo Chavez, tam adıyla Hugo Rafael Chavez Frias, Venezuela’nın Sabaneta kasabasında dünyaya geldi.

Şubat 1992: Chavez, başarısızlığa uğrayan darbe girişiminin lideri olarak öne çıktı, ardından hapse giren Chavez iki yıl sonra çıktı.

Şubat 1999: 1998 seçimlerinde yüzde 56’lık oy oranıyla Başkan seçilen Chavez, göreve başladı.

Temmuz 2000: Hazırladığı yeni anayasanın ardından altı yıl için tekrar seçildi.

Nisan 2002: Chavez’e yönelik askeri darbe başarısızlığa uğradı. İki gün sonra Chavez tekrar görevinin başına geçti.

Ağustos 2004: Görev süresinin tamamlanıp tamamlanmamasına dair referanduma gidildi ve Chavez kazandı.

Aralık 2006: Yüzde 63 oy oranıyla bir sonraki altı yıl için tekrar seçildi.

Aralık 2007: Başkanın görev süresinin sınırlanmamasını içeren anayasa reformu referandumunu kaybetti.

Şubat 2009: Seçilen resmi yetkililer üzerindeki görev sınırlamasını kaldıran anayasa reformunu kazandı.

Eylül 2010: Chavez’in partisi Ulusal Meclis seçimlerinde çoğunluğu ele geçirdi, fakat muhalefet meclisin yüzde 40’ını elde etti.

Haziran 2011: Kanser tedavisi gördüğü açığa çıktı.

Şubat 2012: Küba’da ameliyat oldu.

Mayıs 2012: Kanseri yendiğini açıkladı.

Ekim 2012: Bir sonraki altı yıl için tekrar seçildi.

Aralık 2012: Kanseri tam olarak alt edemediğini belirterek tedavi görmek için Küba’ya döndü. Halefi olarak yardımcısı Nicolas Maduro’yu gösterdi.

İlk siz yorum yapın