“KARBON SALINIMI BEDAVA OLMAMALI”

29.03.2013 Milliyet’teki yazımdan…

TÜSİAD‘ın düzenlediği “Enerji’de Oyunun Kuralları Değişiyor mu? Enerji ve İklim Dengesi, Olası Sonuçlar Paneli“ne katılan AB İklim Değişikliği Liderler Grubu Başkanı Philippe Joubert, Cambridge Üniversitesi Sürdürülebilirlik Liderlik Grubu Yöneticisi Nicolette Bartlett, Galler Prensliği İklim Değişikliği Liderler Grubu Direktörü Sandrine Dixson-Decleve panelin ardından sorularımızı yanıtladı.

AB İklim Değişikliği Liderler Grubu Başkanı ve enerji devi Alstom’un eski CEO yardımcısı Philippe Joubert, karbon salınımını azaltmak için nükleer ve yenilenebilir enerjinin tercih edilmesi gerektiğini dile getirdi.

İklim değişikliğinden kaynaklanan en büyük sorunlar neler?
Karbon salınımı oldukça artıyor. Kısa vadede su, toprak, okyanusların asitlenmesi ve biyoçeşitlilik ile ilgili büyük sıkıntılar göreceğiz. Çin’de arıların sayısının azalmasıyla polenlerin insanlar aracılığıyla taşınması bu durumu çok net özetliyor. Karbon salınımının azaltılması konusunda hükümetlerin yeteri kadar önlem aldığını düşünmüyorum.

Alınması gereken acil önlemler nedir?
Bu noktada maliyet gerçekliğine dönmemiz gerek. Bugün (perşembe) Avrupa Birliği Bakanı (AB) ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın da dediği gibi “eğer şimdi bir şey yapmazsak ileride iklim değişikliğinin maliyeti gayri safi milli hasılanın (GDP) yüzde 5 ile 10’u arasına denk gelecek.” Bu yüzden biliyoruz ki hiç harekete geçmemek, bir şekilde harekete geçmekten aslında daha pahalı. Faturayı gelecek nesile yüklemeyi çok güzel beceriyoruz, bundan da bu nesil suçlu. Bugün karbon için ödediğimiz ücret, sonraki nesillerin karbon salınımı için ödediği maliyete dönüşecek ve bu hiç adil değil.

Karbon salınımını önlemek için ne yapılmalı?
Bugün yaptığımız şeyleri hızlandırmamız lazım. Hala çoğu zaman enerji için kömür ve gaz kullanmaya devam edilecek. Bu yüzden salınımın ülkeler tarafından çok sıkı bir şekilde kontrol edilmesi ve teknolojinin doğru bir şekilde gelişmesi önemli. Çünkü fiyat çok düşük olduğu müddetçe maalesef iş çevresi bunu tercih etmeye devam edecektir.

“Sürdürülebilir enerji” nedir?
Sürdürülebilirlik gelecek nesilin ilerleyebilmesi için bugün çözüm üretmek olarak tanımlanıyor. Bir şekilde enerjiyi üretmeye devam etmek gerek. Her şeyin düşürülmesi gerektiğini söyleyenlere katılmıyorum. Toplumumuzun bunu kabul edebileceğini sanmıyorum, bunun henüz yeteri kadar gelişmemiş ülkeler için adil olduğunu da düşünmüyorum. Bu yüzden sürdürülebilir bir gelişme ortaya koymak zorunlu, bir şekilde dünyanın yenilenebilir olmayan kaynaklarını kullanmanın önüne geçmek lazım.

Türkiye’deki nükleer enerji tartışmaları için ne dersiniz?
Güvenlikten, nükleer atıklardan ve yatırımın maliyetinden şikayet ediyorsunuz. Ama bugün daha az bir operasyon maliyetine daha güvenli bir şekilde enerji üretmek için başka bir sektör yok. Nükleer bahsettiğimiz diğer bütün sorunları da beraberinde getiriyor: yüksek maliyetli yatırım, belli bir risk ve atıklar. Diğer yandan güç üretiminin yüzde 12’si bugün nükleer enerjiden elde ediliyor. Mutlaka edinilmesi de gerek. Nükleer enerjide yüzde sıfır oranında karbon salınımı var, bu çok önemli bir etmen. Su üzerinde kirlilik etkisi yok. Toprağın yok olmasında da etkisi çok zayıf.

–Cambridge Üniversitesi Sürdürülebilirlik Liderlik Grubu Yöneticisi Nicolette Bartlett, iklim değişikliği için hükümet ve özel sektörün bir an önce işbirliği yaparak harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.

Hükümetler ve özel sektör iklim değişikliği konusunda bilinçli mi?
Bu değişiyor. Yalnız artık tek mesele farkındalık değil, çünkü problemin ne olduğunun farkında olmak çözüme yaklaştırmıyor. Bunun uzun süreli bir sorun olduğunu anlamak gerekli. On ya da yirmi yıl sonrası için şimdiden harekete geçmeliyiz. Uzun süreli problemler, hükümetler, piyasa, özel sektör ve kamu sektörü açısından gerçekten bir mesele. Düşünsenize, gezegendeki hiçbir kimsenin uzun süreli düşünmek gibi bir görevi yok. Devlet de özel sektör de uzun vadeli hesap veremez. Hükümetler farkında olsalar da harekete geçmiyorlar, çünkü bu farkındalık bugün onlara oy kazandırmıyor. Aslında kazandırabilir, fakat bununla ilgili nasıl bir anlatı oluşturmaları gerektiğini bilmeleri lazım. Bu aslında artık bir çevre sorunu değil, toplum sorunu, ekonomik bir sorun. İklim değişikliği için özel sektör ve hükümet masaya oturmalı.

İklim değişikliği için kısa vadede neler yapılmalı?
Öncelikle düzenlenecek politikanın çerçevesi yaratılmalı. Sadece çevreyi değil, bütün ekonomiyi içine almalı. Hedefleri olmalı. En önemli noktalar, piyasa üzerinde çalışmak ve karbon fiyatlandırmasını belirlemek. Piyasanın kendini belirlemesi için bir fiyat sinyali işaretine ihtiyacı var. Düşük karbon için endüstriyel bir strateji belirlenmeli. Bu da inovasyonla mümkün. Hükümet Ar-Ge (Araştırma-Geliştirme) için kuralları belirlemeli, teknolojiyi ise belirlemeyip piyasaya bırakmalı. Hükümetin yapması gereken ülkenin gelişmesi için neyin gerekli olduğunu bulmak. Bunun için de yatırım ve inovasyonu teşvik etmeli. Özellikle Türkiye’ye enerji verimliliğini getirecek noktalar bulunmalı. Aslında ortak fiyat belirlemek özel sektörün yararına bir uygulama. Türkiye’de karbonun fiyatı sıfır. Bu da demek oluyor ki bunu gelecek nesiller büyük bedellerle ödeyecek. Bu aynı zamanda piyasada da bir gölge yaratıyor.

Uluslararası kurumların izlediği politikalar yeterli mi?
Bence evet. Ama yine de her şey ulusal hükümetlerde düğümleniyor. Maalesef uluslararası karar mekanizmalarını bekleyemeyiz. Ulusal politikalar üzerinde yoğunlaşmalıyız. İklim değişikliği hareketi için siyasi bir alan yaratılmalı. Bu başarıldıktan sonra zaten Birleşmiş Milletler bir çerçeve belirleyecektir. AB’nin gelişmekte olan ülkelerle çalışması ise çok iyi. Daha çok bölgesel işbirlikleri geliştirilmeli. Türkiye de daha çok ortakla çalışmalı.

Türkiye’deki sürdürülebilir liderlik için ne düşünüyorsunuz?
Bu konuda iyi bir anlayış var. İş çevresinde enerjik bir istek var. Bu çok önemli. Hükümet de kendisini hem bu konuya hem de ekonomik büyümeye adamış bir durumda. Bence şu an için en büyük eksikler ekonomik olarak bu konuda bir hedef belirlenmemiş olması ve karbon salınımının fiyatlandırılmaması. Bu sadece hükümetin de suçu değil, bu konuda onları harekete geçirecek ittirmenin gerçekleşmemiş olmasından kaynaklanıyor. Oy verenler bu konuda bir baskı uygulamalı. Farkındalık da oluşturulmalı çünkü iklim değişikliğinin bu ülke üzerindeki etkileri gayet sert olacak. Büyüme ve iklim değişikliğinin arasında bir çekişme olması gibi bir durum artık mümkün değil, iklim değişirse zaten büyüyemezsin. Düşük karbon ve teknolojik maliyet açısından iyi gelişmeler var. Yenilenebilir enerji konusundaki hedefler çok iyi. Karbon hedefleri konusunda ekonomi çapında daha çok tartışmalar olmalı ve karbon fiyatlandırması gelmeli. Çünkü bu diğer ülkelerde oluyor. Türkiye rekabet edebilir bir durumda kalmak istiyorsa bunları yapmalı.

İklim değişikliği sadece yeşil partilerin mi tek elinde?
Hayır, sağ ya da sol bütün büyük siyasi partilerin gündeminde olmalı. Ekonomik büyümeyi ve toplumun en alt tabakasını ilgilendiriyor. İngiltere’de bu politikaların geliştirilmesinde ilginç olan, bir noktada partiler arası anlaşmanın sağlanması oldu. Bütün partiler “iklim değişikliği ile ilgili savaşmayacağız” dedi. Çünkü bu siyasi bir konu değil.

–Galler Prensliği İklim Değişikliği Liderler Grubu Direktörü Sandrine Dixson-Decleve ise küresel işbirliğinin önemine değindi karbon salınımı konusunda ülkelerin ortak hareket etmesi gerektiğini söyledi.

Sandrine resized 2AB ve BM’nin iklim değişikliğindeki rolü ne olmalı?
Aslında küresel ısınmayı göz önüne aldığımızda farklı seviyelerde harekete geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Uluslararası bir çerçeve kurulması önemli. Maalesef gelişmekte olan ve hala gelişmeye devam etmek isteyen ülkeler, gelişmiş ülkelere “sırf siz çok fazla büyüdünüz diye biz durmak istemiyoruz” diyorlar. Bu yüzden Batı Avrupa ve AB ülkeleri iklim değişikliği politikasında öne çıkıyor. Aslında Çin ve geçiş sürecinde olan diğer ekonomilerle müzakere edildiğini de görüyoruz. Değişiyorlar ve açılıyorlar. Çünkü onlar da iklim değişikliğinin ciddi etkilerinin farkına varıyorlar ve düşük karbon teklonojisine yatırım yapmak onların da ekonomisinin işine yarıyor. Ama bu yeterli değil. O yüzden çeşitli sektörlerin bir araya gelip bilgi paylaşarak, karbon salınımını azaltmak ile ilgili başlarından geçen olumlu tecrübelerini aktararak işbirliği yapması çok önemli. Bu yüzden uluslararası, bölgesel ve ulusal kanunlara ihtiyacımız var. İş çevrelerinin aktif olarak siyasetçilerle nasıl ilerlenebilir konusunu tartışması gerek.

Kyoto Protokolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence başarılıydı çünkü bir diyaloğun başlatılması için gerekliydi. İklim değişikliğiyle ilgili küresel konuları ortaya koydu. Kyoto Protokolü’nün gözden geçirilmesi gerektiği doğru. Sonraki aşamaya da geçmemiz lazım.

Yeşil siyaset hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında bu artık daha çok yeşil siyaset değil, ekonomi. Çoğu ekonomist “şimdi yatırım yapmamız lazım, çünkü maliyetler daha çok artacak” diyor. Sadece Sandy kasırgasından bile milyarlarca dolar zarar ortaya çıktı. Bu yıl Batı Avrupa’da yaşadığımız soğuk kıştan ötürü ortaya çıkan zararı gördük. Bütün bu zarara bakmamız ve maliyeti ortaya koymamız lazım, böylece insanlar karbon salınımını azaltmaya yönelecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni projelerim ve yaptığım haber çalışmalarıyla ilgili bilgi almak isterseniz e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.

© 2022 ozgeozdemir.com | Tüm hakları saklıdır. Web Tasarım: mare.design.